Bazı oyunlar vardır ki; daha yapımın başındayken seni içine çekmeyi başarır ve “Evet, bu oyun güzel olacak gibi duruyor” dedirtir. İşte Eriksholm: The Stolen Dream’de bana hemen hemen bunu hissettirdi. Hepi Topu yaklaşık iki saatlik bir deneme sürümünü oynama şansım oldu ama şimdiden şunu söyleyebilirim ki: bu oyun, özellikle türü seven oyuncuların radarına kesinlikle girmeli.
Soğuk Bir Kasabada, Sıcak Umutlar
En baştan şunu belirterek başlayayım, eğer benim gibi sizde Desperados III ve diğer benzer yapımları seven biriyseniz Eriksholm size hiç de yabancı gelmeyecektir. Aynı izometrik kamera açısı, aynı anda birden fazla karakteri kontrol etme mekaniği, düşman devriyelerini dikkatlice takip edip zamanı doğru planlayarak ilerleme zorunluluğu… Bu tarzda bir oynanış yapısını seviyorsanız, Eriksholm’ün size uygun bir oyun olduğunu anlamanız uzun sürmeyecek. Özellikle de Eriksholm’un hikaye sunumuna gösterilen özeni daha 2 saatlik oynanış süremden yola çıkarak umut vaadedici buldum diyebilirim.
Daha oyunun giriş sahnesinden itibaren dikkatimi çeken ilk şey ara sahnelerin kalitesi oldu. Bu türdeki yapımlarda genelde ara sahneler pek yer almadığını ve doğal olarak hikaye sunumunun da çok iyi olmadığını görürüz. Daha çok mekaniklerin öne çıktığı ama anlatımın biraz geri planda bırakıldığı bir türdür çünkü. Ancak Eriksholm bunu tersine çevirmiş gibi gözüküyor. Ara sahnelerdeki karakter animasyonları, kamera açıları ve seslendirme performansları oldukça başarılı duruyor.
Sessizce Girdik, Dikkatli Çıktık
Hikaye sunumunu bir kenara bırakıp yapımın asıl ön plana çıkan noktası olan oynanışa gelecek olursak, mekanik olarak Eriksholm klasik gerçek zamanlı taktik oyunlarına sadık. Yani her karakterin kendine özgü yetenekleri var ve görevleri bu yetenekleri birleştirerek tamamlıyorsunuz. Oyunda toplamda üç oynanabilir karakter bulunmakta: Hanna, Alva ve Sebastian. Yapımın 2 saatlik deneme süresinde bu karakterlerden sadece Hanna ve Alva mevcut. Bu iki karakterin oynanış tarzları belirgin şekilde birbirinden farklı ve bu farklar oyuna gerçekten güzel bir ritim katıyor. Hanna daha çok gizliliğe dayalı, sessiz ilerlemeye uygun yeteneklere sahipken, Alva biraz daha dikkat dağıtma ve çevresel etkileşimler üzerine yoğunlaşıyor. Oynanışın en güzel tarafı ise bu iki karakterin birlikte senkronize bir şekilde hareket edebiliyor olması. Yani bir karakterle düşmanı oyalarken diğeri arkasından sessizce geçip hedefe ulaşabiliyor. Bu tarz kombinasyonlar sadece oynanışı çeşitlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda zekice bir plan yapmanın verdiği tatmini de sunuyor.
Oyunun bölüm tasarımları için ise şimdilik fena değil diyebilirim. Deneme versiyonundaki küçük kasaba ortamı oldukça başarılı bir şekilde tasarlanmıştı. Oynadığım iki bölüm de hem dikine hem de yatay bir şekilde oynanışa elverişliydi. Bu da oyunun geri kalan kısımlarındaki bölüm tasarımlarının daha iyi olabileceğinin bir göstergesiydi. Sadece oynanış tarafı ile değil aynı zamanda 20. yüzyıl başlarına ait detaylarla süslenmiş binalar ve kasvetli bir atmosferi ile oyuncuyu gerçek gibi hissettiren bir dünyanın içine çekiyor gibi. Grafikler teknik anlamda devrimsel değil belki ama atmosfer yaratma konusunda Eriksholm’un yeterli olduğunu söyleyebilirim.
Tabii bu deneme sürümü ile kafamda birkaç soru oluştu: Hikâye nasıl evrilecek? Mekan çeşitliliği ne kadar sunulacak? Mekaniksel derinlik ne düzeyde olacak? Bu soruların yanıtlarını tam sürümde öğreneceğiz. Ama şu için şunu söyleyebilirim ki: Eriksholm: The Stolen Dream umut vaat ediyor.
Eriksholm: The Stolen Dream 2025’te çıkacak ve tam sürümü için sabırsızlanıyorum. Deneme süresi kısa olmasına rağmen bana keyifli deneyim sundu. Eğer atmosferik, hikâye odaklı ve strateji gerektiren oyunlardan hoşlanıyorsan; Eriksholm kesinlikle radarınıza girmeli.
Daha fazla haber ve incelemelerimiz için sitemize ve sosyal medya hesaplarımıza göz atmayı unutmayın!