1922 yılında F.W. Murnau’nun sinema dünyasına kazandırdığı Nosferatu, yalnızca bir korku filmi değil, aynı zamanda sinema tarihinin mihenk taşlarından biriydi. Vampir mitini sinemaya taşıyan bu sessiz film, o dönemki teknik kısıtlamalara rağmen atmosferi, oyunculukları ve sanatsal yapısıyla unutulmaz bir klasik olarak hafızalarda yer etti. 1979’da Werner Herzog’un yorumuyla yeniden sinemaya uyarlanan bu ölümsüz eser, şimdi 2024 yılında Robert Eggers’ın özgün dokunuşuyla bir kez daha hayat buldu.

Eggers’ın Nosferatu Yorumu
Robert Eggers, sinemada tarihsel detaylara olan tutkusu ve epik anlatılarıyla tanınan bir yönetmen. The Witch ve The Lighthouse gibi filmleriyle korku türünde yeni bir soluk getiren Eggers, Nosferatu uyarlamasıyla bu kez sinemanın en köklü mitlerinden birine dokunuyor. Murnau’nun 1922 yapımı eserine saygısını açıkça belirtirken, kendi dehşet dolu atmosferini yaratıyor. Eggers’ın Nosferatu yorumu her şeyiyle uğursuz, umutsuz ve rahatsız edici bir portre çiziyor. Anlatı bakımından köklerden bolca ilham alınıyor ve bunu modern sinemanın büyüsüyle buluşturuyor. Bir vampir filminin tüm geleneksel ögelerini sonuna kadar kullanıyor olmasına rağmen şaşırtmayı beceriyor. Filmin güçlü atmosferi, salonda gözünüzü kırpmaya bile izin vermiyor. Dürüst olmak gerekirse, çok uzun zamandır izlediğim bir filmden rahatsızlık duymama rağmen gözlerimi ayıramadığım olmamıştı.
Nosferatu, Robert Eggers’ın tarihsel araştırmacı kişiliğini zirveye çıkardığı bir uyarlama olarak öne çıkıyor. Son dönemde popülerleşmiş vampir temasının aksine, köklere dönüyor. Bu nedenle, filmin başından itibaren Kont Orlok’u kötülüğün değişmez bir özü olarak konumlandırıyor. Seyircinin ona karşı besleyebileceği tüm empati duygusunu yok ediyor, geriye sadece çarpık romantizm anlayışıyla yaratığın kendisi kalıyor.
Robert Eggers’ın aşırı titizliği, Ridley Scott’ın tarihsel bağlamdan kopuk titizliğinin tersine işliyor. 1838 yılının mimarisinden giyimine kadar her bir ögesini kendi anlatısının işleyen bir parçası haline getiriyor. Bu filmin en büyük başarısı da burada ortaya çıkıyor. Robert Eggers, filminde neleri kullanması ve neleri kullanmaması gerektiğini çok iyi biliyor. Eğer bunu bilmeseydi, Nosferatu uyarlaması yalnızca iyi ile kötünün mücadelesindeki bir dönem filmi olurdu. Bunun yerine, “Geçmiş, bir yabancı ülkedir.” demiş Eggers.

Korkunun Modern Yüzü
Nosferatu‘da emlakçı Thomas Hutter (Nicholas Hoult), Kont Orlok (Bill Skarsgård)’la buluşmak için Transilvanya’ya gidiyor. Bu nedenle yeni evlendiği eşini, kendisinin yokluğunda arkadaşları Friedrich ve Anna Harding’in (Aaron Taylor-Johnson ve Emma Corrin)’e bırakıyor. Lily-Rose Depp’in canlandırdığı Ellen Hutter, içinde imgelemler ve giderek artan bir korku hissiyle boğuşuyor. Lily-Rose Depp ile Bill Skarsgård’ın karşılıklı atışmaları, bana göre filmin en imza sahnelerinden biriydi. Korkunun yaratımında Eggers ne kadar etkiliyse, aktarımında da Depp ve Skarsgård o kadar etkiliydi. Bill Skarsgård bir kez daha tanınmaz halde, gölgelerin içinde tüyler ürperten bir yaratığa hayat veriyor. Bazı sahnelerde ufak kaşınma dürtüsü yaratıyor, rahatsız ediciliğinin zirvesine ulaşıyor.
Kont Orlok kendisine yaklaştıkça Lily-Rose Depp’in vücudunda başlayan şehvetli kasılmalar, filmin erotik altyapısını açık hale getiriyor. Geceleri korkunç rüyalar eşliğinde yaratıkla mücadele etmeye çalışan karakteri ustalıkla canlandırıyor Depp. Ellen Hutter, film içerisinde çok hızlı değişim geçiriyor. Buna rağmen Depp o kadar başarılı bir iş çıkarıyor ki, bu değişim gözünüze takılmıyor. Depp, Ellen’ın masumiyetini ve karanlık arzularını aynı anda hissettirebiliyor. Başroldeki Bill Skarsgård ise, Kont Orlok rolünde adeta döktürüyor. Daha önce Pennywise rolüyle tanıdığımız Skarsgård, bu kez sessiz ve kontrol edilmiş bir performans sergiliyor. Kont Orlok’un yalnızca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da dehşet veren bir varlık olduğunu hissettiriyor. Skarsgård’ın gölgeler içindeki yüz ifadeleri, gözlerindeki derinlik ve bedensel hareketleri, karakterin rahatsız edici doğasını mükemmel bir şekilde yansıtıyor.

İnsanın Ruhuna Dokunuyor
Yeni Nosferatu uyarlaması, korku sinemasının köklü geleneğini modern bir bakış açısıyla harmanlıyor. Orijinalinin derin etkisini modern sinema teknikleriyle birleştirerek, hem nostaljik hem de yenilikçi bir hava yaratıyor. Bazılarının yeterince orijinal kabul etmeyeceği anlatısı, bana göre filmin en büyük başarılarından biri. Robert Eggers, vampirleri yeniden bir korku unsuruna dönüştürüyor. Yeniden uyarlamalar içerisinde kendisine en tepelerde yer buluyor. Bu film, korkunun yalnızca görsel bir öğe değil, aynı zamanda psikolojik bir deneyim olduğunu bir kez daha vurguluyor. Kasvetli atmosferinin her köşesinde, bir zamanlar sadece bir korku figürü olan Nosferatu üzerinden en eski korkuların tanımlamalarını yapıyor. Korku, dışsal bir varlık değil, insan ruhunun ta derinliklerinden fışkıran bir şey.
Robert Eggers, bilinemezliğin yarattığı ezici soru işaretiyle başbaşa bırakıyor izleyicisini. Cevabının olmadığı bu soru işareti, en temelde Eggers filmografisinin bel kemiği niteliğinde. Filmlerinde eski dünyanın karanlıkları, bugünün bilinçaltıyla birleşerek, zamanla eriyip giden bir melankoli yaratıyor. O eski dehşetler, filmlerinin sonunda içsel bir çöküşün sembolüne dönüşüyor. Bu nedenle çağımızın en büyük yönetmenlerinden biri Eggers. Çok genç olmasına rağmen dört filmini de belirli bir kalitenin üzerinde tutmayı başardı. En nihayetinde, Nosferatu uyarlamasıyla da ortaya bir başyapıt çıkardı.
Nosferatu
Yeni Nosferatu uyarlaması, korku sinemasının başyapıtlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Modern görsellik ve psikolojik derinlikle harmanlanmış bu film, hem klasik eserin ruhunu başarıyla koruyor hem de günümüz izleyicisi için taze bir korku deneyimi sunuyor. Karanlık atmosferi, derin karakter incelemeleri ve benzersiz anlatımıyla, sinemaya dair önemli bir mihenk taşı oluyor.
Artıları
- 19. yüzyıl atmosferini başarıyla yaratıyor
- Anlamlı oyunculuklar
- Sanatsal değeri çok yüksek, altyapısı kusursuz
- Görsellik şaşırtıcı derecede etkileyici
- Rahatsız edici bir romantizm anlatısı
Eksileri
- Bir yeniden uyarlama