Sonic‘in medya içindeki evrimi, oyun dünyasının yıldızlarından, sinemanın milyarlık serilerinden birine dönüşmesine kadar uzanıyor. Ülkemizde 17 Ocak’ta vizyona girecek Sonic the Hedgehog 3, ilk üçlemeye oldukça başarılı bir nokta koyuyor. 1991 yılında SEGA geliştiricileri Yuji Naka, Naoto Ohshima ve Hirokazu Yasuhara tarafından yaratılan Sonic’in, ömrümün yettiği sürede popüler olmadığı bir dönem görmedim. 90’ların başında SEGA’nın, Super Mario‘ya rakip olabilecek bir maskot arayışından ortaya çıkan Sonic markası, 2020’de çıkan ilk Sonic the Hedgehog filmiyle yeni nesile kendini tanıttı. An itibariyle üç filmin toplam gişesinin 1 milyar doları aştığını düşündüğümüzde, bunu başardığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Serinin üçüncü filmi, seriye keskin bir viraj aldıran bir karakteri beyaz perdeye taşıyor: Shadow the Hedgehog. Keanu Reeves’in seslendirdiği Shadow, Sonic the Hedgehog 3 için filmin hem en iyi yanı hem de günahı oluyor.

Serinin En İyi Filmi
Sonic the Hedgehog 3, ilk iki filmin aksine daha derin bir hikaye örgüsüyle karşımıza çıktı. Bu kez sadece eğlenceli aksiyon sahneleriyle değil, karakter gelişimi ve duygusal yoğunlukla da dikkat çekiyor. Aksiyon sahneleri arasındaki melodram, karakterler arasındaki paralellikler üzerinden gelişiyor. Edebiyatta ve sinemada benzerini onlarca kez gördüğümüz temaları Sonic the Hedgehog 3‘te görmeyi beklemiyorsunuz. Karakterlere özcü bir yerden yaklaşmak yerine, gerçekten seçim şansı sunan bir film. Bunlar tabii ki devasa anlatılarla bezeli bir başyapıt yapmıyor filmi ama ucuz olmaktan uzaklaştırıyor. Dünyanın bir yerlerinde, belki bir Sonic hayranı bu değişikliklerden nefret etmiştir; fakat ben bir Sonic hayranı değilim.
Film, 50 yıl önce Sonic’ten önce Dünya’ya gelmiş olan Shadow’un hikayesiyle başlıyor. Yanlış zamanda, yanlış insanlarla tanışsaydı, Sonic’in de yaşayabileceği karanlık ve travmatik bir geçmiş, film boyunca adım adım anlatılıyor. Nihayetinde – spoiler’ı da minimum tutmak istediğimden – Shadow’un sevgi namına bağ kurabildiği tek kişinin de ölümünden sonra, intikam için geri döner. Bu intikam arayışı, filmdeki ana çatışmanın da temelini oluşturuyor. Shadow’un intikam arayışının yanı sıra onun geçmişiyle yüzleşmesi de önemli bir tema olarak karşımıza çıkıyor. Film, Shadow’un sadece bir kötü adam değil, kaybolmuş bir kahraman olma potansiyeline sahip olduğunu söylüyor. Bu manada, Keanu Reeves’in performansına da ekstra açacağım bir başlık yok doğrusu. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.

Bir Fiyatına İki Jim Carrey
Sonic the Hedgehog 3 filminde, Jim Carrey, önceki filmlerinde canlandırdığı Dr. Robotnik karakterine ek olarak, filmde bir başka sürpriz karakteri daha canlandırıyor: Prof. Gerald Robotnik. Jim Carrey’nin Dr. Robotnik’i, özellikle Sonic the Hedgehog filminde aşırıya kaçan, çılgın ve komik bir kötü adam olarak tanınmıştı. Bu filmde de Carrey, Robotnik’in tanıdık özelliklerini, komik tavırlarını ve absürt hareketlerini sürdürüyor. Bununla birlikte, büyükbabasını da kendisinin canlandırması fikri, bana gerçekten komik geldi. Bu filmde karakter, biraz daha trajikomik bir halde. Büyükbabasıyla yaşadığı ayrım, filmin son kısmında ciddi önem kazanıyor; öyle ki bu filmin adı Sonic the Hedgehog ve Dr. Robotnik olsaymış, hiç yadırgamazmışım.
Seslendirme kadrosunda Ben Schwartz, Colleen O’Shaughnessey ve özellikle Idris Elba harika bir iş çıkarıyor. Filmdeki tüm karakterlerin, belirli ikilikler arasında değerlendirilmesi gerektiğini gibi düşünüyorum. Bu nedenle, filmi izlerken Tilki Tails ile Lee Majdoub’ın canlandırdığı Agent Stone’un benzerlikleri gözüme çarptı. Bu noktada, ikili arasındaki ufak bir diyalog gerçekten hoşuma gitti. Filmde bir ikilik içerisinde olmayan tek karakter, bana kalırsa Knuckles. Filmin çok büyük bir kısmında tamamen komedi unsuru olarak değerlendiriliyor. Diyaloglarının yazımının gerçekten beni güldürdüğünü söyleyebilirim. Idris Elba’nın performansı da karakteri gözümde katbekat yükseltiyor.

Görsel Efektler ve Kuklalar
Görsel efektler konusunda Sonic the Hedgehog serisi, her filmiyle ufak da olsa gelişim kaydetti. Yönetmen Jeff Fowler, bu filmde farklı olarak CG karakterleri temsil eden kuklalar kullandıklarını söylüyor. Bu kuklalar, oyuncuların CG karakterlerin ne yapacağını anlamalarını sağlıyor. Bunun Jim Carrey adına işe yaradığını söyleyebilirim, fakat diğer oyuncularda pek bir farklılık göze çarpmıyor. Bunun haricinde, animasyon ile canlı aksiyonu birleştiren filmlerin tüm önemli avantajlarını kullanıyor film. Filmin son çeyreği görsel açıdan izleyiciyi mest ediyor. Özellikle Sonic ve Shadow’un son dövüşü, benzeri filmlerdekinin aksine göz yorucu bir renk bulamacı değil.
Bu noktada Shadow’un neden filmin günahlarından biri olduğunu açıklayabilirim. Filmin ilk yarısında, Shadow’un hikayesine dramatik bir şekilde değiniliyor. Onun acılarını, zaman içinde dönüştüğü kişiyi ve neden intikam almak istediğini görüyor, hatta onu suçlamaktan bile çekiniyoruz. Ancak ikinci yarıda, herkesin tahmin edebileceği üzere, Shadow taraf değiştiriyor ve Gerald Robotnik filmin ana kötüsüne dönüşüyor.
Bu fikri pek beğendiğimi söyleyemem. Bunun, ilerleyen zamanlarda çıkacak Shadow dizisine bir zemin hazırlama çabası olduğunu farkındayım. Post-credits sahnesinde de Shadow’un geri döneceği zaten açıkça gösterildi. Serinin devam edecek bir hikaye olduğu düşünüldüğünde, yapılan şey mantıklı gelebilir. Ancak işte tam da bu, seri filmlerin en büyük problemi: Önceden planlanan serilerin her bir filmi, bir dizinin sezon finali gibi hissettiriyor.
Ben de aynen böyle hissettim. Sonic the Hedgehog film serisinin üçüncü sezonunu izledim ve günün sonunda, evet, bu sezonu beğendim.
Sonic the Hedgehog 3
Sonic the Hedgehog 3, hem serinin hayranlarının hem de benim gibi seriye mesafeli izleyicilerin sevebileceği bir film olmayı başarmış. Serinin devam edeceğine dair hiçbir şüphe yok ve bu da Sonic hayranları için oldukça umut verici denebilir.
Artıları
- Görsel efektler serinin en iyisi
- Senaryo daha akıllı
- İyi bir Sonic uyarlaması
Eksileri
- Shadow'un hikayesi yeterli değil
- Bazı oyunculuklar, CGI'lardan daha yapay duruyor
- Bir seri olmasının getirdiği sorunlar