İlk Batman ve ikinci Batman filmleri arasında bir köprü görevi görecek Penguin dizisi sonunda başladı. Colin Farrell‘ı tekrar Penguin, Cristin Milioti‘yi ise Sofia Falcone rolünde göreceğimiz dizimizin ilk bölümüne bir göz atalım.
Gothama Dönüş
Dizimiz, aslında aylardır söylendiği gibi, ilk Batman filminin hemen akabinde başlıyor. Şehir hâlâ sular altında ve yeraltı dünyası karışmış vaziyette. Tema olarak, Carmine Falcone sonrası oluşan boşlukta mafya dünyasının şekillenme sürecine odaklanılıyor. Bu yeniden yapılanma hikâyesini Penguin‘in üzerinden anlatmak ise oldukça akıllıca bir karar. Karakter, hem Maroni ve Falcone gibi ailelerin ortasında duruyor hem de Colin Farrell kusursuz bir Penguin.
Belirttiğim gibi, dizi hemen The Batman filminin bıraktığı yerden başlıyor. Riddler‘ın destekçilerinin ortalıkta dolaşması ve mafyanın karışmış olması, güçlü bir görsel anlatımla izleyiciye sunulmaya başlanıyor. The Batman filmi de görüntü yönetmenliği açısından çok keyifli bir işti; Penguin dizisi de ondan aşağı kalmıyor neredeyse.

Hikayeye Giriş
Dizi aslında hikayeye hızlı bir giriş yapıyor. Hemen bölümün başında Penguin, Alberto Falcone karakterini öldürerek olayları başlatmış oluyor. Burada izlediğimiz sahne ve genel olarak cesetten kurtulma sahnelerini izlemek inanılmaz keyifliydi. Bir yandan Penguin‘in klasikleşmiş paytak yürüyüşü derken gelen ceset taşıma sahneleri yer yer güldürmedi desem yalan olur. Özellikle Penguin‘in yancısı olarak hikayeye eklenen Victor karakteri de bir o kadar keyifli. Karakterler arasındaki kimya ilk bölümden baktığımız zaman şimdilik tutmuş görünüyor.
Sofia Falcone karakterinin sunuluş şeklini beğendim. Karakterin birkaç çizgi romanda Arkham’da yattığını biliyorduk. The Batman filminin, The Long Halloween ile çokça bağdaştırıldığını da biliyoruz. Bu diziyle birlikte evrene Sofia Falcone karakterini eklemek de oldukça mantıklı bir hareket. Bir diğer yandan, karakterin kardeşi Alberto‘yu arama serüvenine çıkması, sevgili Penguin‘imizi bir hayli tedirgin ediyor. Sofia‘nın hâli ve hareketleri de bir o kadar tedirgin edici zaten.
Bölümün ilerleyen kısımlarında, Penguin‘in kıvrak zekası ve fırsatçılığıyla birlikte biraz da şansı birleşince, aslında bütün olaylar neredeyse istediği gibi ilerliyor. Tam “paçayı kaptırdı” dediğimiz anda kurtulması, Maroniler‘i tekrar oyuna dahil etmesi gibi detaylarla, ilk bölüm özelinde olayların kızışmaya başlayacağının izlenimlerini alıyoruz.

Diğer Detaylar
Oyunculukları değerlendirmek gerekirse, ben her bir karaktere bayıldım. Colin Farrell, The Batman filminde bıraktığımız noktanın üzerine koymayı başarmış. Her ne kadar evrenin kötü adamlarından biri gibi de olsa, dizi özelinde biraz sempatikleştirildiği için izlemesi oldukça keyifli bir karakter haline bürünüyor. Sofia Falcone karakterini canlandıran Cristin Milioti ise eminim ki çoğunu şaşırtmıştır. Oyuncunun diğer rollerinden keskin bir şekilde ayrılan bu rolü oldukça iyi taşıdığını söylemek mümkün. Pasif-agresif tavırları arasındaki geçişleri olsun, yemek yeme sahnelerinde bile karakterin zihnen kırık oluşunu oldukça iyi yansıtmayı başarıyor.
İlk bölüm özelinde, diziyi oldukça beğendim. Bir saat gibi uzun bir süreye rağmen dizi akıp gitmeyi başarıyor. Zamanın nasıl geçtiğini inanın ekran karşısında anlamıyorsunuz. Gerek müzikleri gerekse görsel anlatısıyla da hikayesini derinleştirmeyi başarıyor ve diğer bölümlerde olayların büyüyeceğini varsayarsak, kesinlikle beklentiyi yükseltiyor.
Okuduğunuz için teşekkür ederiz. Diğer incelemelerimize buradan ulaşabilirsiniz.