The Penguin, hız kesmeden ikinci bölümüyle devam ediyor. İlk bölüm, açılış haftasında yaklaşık 5.5 milyon izlenmeye ulaşarak HBO‘nun en başarılı yapımlarından biri olmayı başarmıştı. İkinci bölümle birlikte The Penguin‘in bu rakamları ne kadar hak ettiğini bir kez daha görüyoruz. Penguin‘in koşuşturmalarının yanına, Falcone‘lerin iç siyasetinin ön plana çıktığı bölüme birlikte göz atalım.
Karakterlerin İç Dünyaları
Bölümün genel tonu, Sofia Falcone’nin psikolojik açıdan yaşadığı zorlukları temel alıyor. Bölümün hemen girişinde, Sofia’nın iç dünyasını tanımaya başlıyoruz. İlk bölümden hatırladığımız üzere, Sofia ve Alberto yakın bağlara sahip iki kardeş. Onun ölümünün gerçeğiyle başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da bir yeraltı hesaplaşmasının tam ortasında kalması, karakteri iyice paranoyaklaştırıyor.
Diğer yandan, Penguin elbette boş durmuyor. Falcone ailesi, Alberto’nun ölümünün sır perdesiyle uğraşırken, Penguin Maroniler ile görüşmeler yapıyor. Bunun olacağını ilk bölümde görmüştük; aslında iki aile birbirine düşmüş bir vaziyette. Penguin ise bu durumdan sıyrılıp her şeyin başına geçmenin peşinde. Hemen ardından içeriden bilgi sızdırarak Falcone ailesini birbirine düşürmesi de pek uzun sürmüyor.
Sofia ve Oz’un arasındaki dinamik, dizinin iyi işlediği noktalardan biri. Penguin’in manipüle etme çabasının yanında, Sofia’nın ne zaman ne yapacağını çözememesi, ikilinin sahnelerini izlerken izleyiciye doğal bir gerginlik veriyor. Aslında, The Penguin‘in en iyi noktalarından biri de bu. Diyaloglar ve karakterler karikatürize edilmiş bir biçimde olsa da yapay durmuyor.

Bölümün Gidişatı
Ben, dizinin ikinci bölümünü ilk bölüme kıyasla biraz daha fazla beğenen taraftayım. The Penguin, ikinci bölümüyle anlattığı hikayenin yanında, Gotham’ın içinde bulunduğu durumu da aktarmayı ihmal etmiyor. Yaşayan bir evrenin içinde olduğumuzu bilmek ve bunu hissettirmeleri, genel kitlenin de bayıldığı kısımlardan biri. Bölüm boyunca, Oz’un kıvrak zekasının onu sıkıştığı durumlardan nasıl çıkarabildiğinin bir yansımasını izliyoruz.
Sofia, aile üyelerinin pasifliğinden sıkılmış ve bir şeyler yapma peşindedir. Carmine’nin kardeşi Luca’nın ailenin başına geçmiş olmasıyla kendisini oyunun dışında bulur. Aile içindeki fikir ayrılıkları ise hemen dikkatimizi çekiyor. Sofia’nın intikam arzusu ile Luca’nın daha akılcı yaklaşımı, ikili arasındaki farklılıkları gözler önüne seriyor.
Bölüm boyunca Oz ve Sofia’nın bakış açılarından anlatılan hikayenin bir noktada kesişeceği elbette kaçınılmazdı. İkilinin bundan sonra birlikte hareket edecek olması, özellikle biz izleyenler için harika bir haber. The Penguin, kalitesini düşürmeden aynı çizgide devam ediyor. Hikayenin gittikçe derinleşmesi ve yeraltı dünyasının derinliklerine inmemiz, Batman ve Gotham hikayesini sevenler için kaçırılmaz bir lezzet. Sinematik açıdan ne kadar beğendiğimi geçen bölümün incelemesinde söylemiştim; o konuda da dizi hiç sekmiyor. Mekan tasarımları ve kullanılan müziklerle de birleşince, şüphesiz yılın en iyi dizilerinden bir tanesi olmayı başarıyor. Oyunculuklara girmeye gerek bile yok; artık iki isim de muhteşem bir şekilde devam ediyor. Özellikle Colin Farrell‘ın devasa bir makyajın altında bu performansı sergileyebilmesi bir alkışı hak ediyor.
Daha fazla habere sitemizden ve Twitter sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
