Close Menu
    X (Twitter) Discord
    Tourens
    • Haberler
    • İncelemeler
    • Söylentiler
    • Pc
    • Konsol
    • Dizi / Film
    • Anime
    • Rehberler
    X (Twitter) Discord
    Tourens
    The Fantastic Four First Steps Tourens 1
    UğurcanYazar: Uğurcan23/07/20256 Dakika Okuma Süresi

    The Fantastic Four: First Steps İncelemesi

    The Fantastic Four: First Steps görsel olarak Marvel’ın şimdiye kadar yaptığı en iyi işlerden biri. Estetik anlamda 60’lar stilini yansıtan retrofütüristik estetik sizi hemen içine alıyor. Eğer mavi beyaz tonların hakim olduğu bir görsel şölen size yetmediyse, aile saadatini hemen hissedeceğiniz dörtlü sizi karşılıyor hemen. Vanessa Kirby, Pedro Pascal, Joseph Quinn ve Ebon Moss-Bachrach, başka aktörlerin yapamayacağı kadar değer katıyorlar filme. Oyuncular ve karakterleri arasında kusursuza yakın bir senkron oluşmuş olsa da filmin en beklenmedik performansı Joseph Quinn’den geliyor bana kalırsa. Kendi iyi yaptığı şeyleri bir kenara koyduğumuzda, yüksek bütçeli ortalama bir süper kahraman filmi kalıyor geriye. 

    Filmin Çözümleri Yaratıcılıktan Uzak ve Çocuksu

    The Fantastic Four: First Steps‘in en büyük sorunu, senaryosunun en ufak şüpheye ve sürprize yer vermeden basit yazılmış olmasıdır. Burada esasen anlatmak istediğim şey, filmin sonunun büyük bir kırılma noktasına bağlanması ya da izleyiciyi şaşırtması değil. Film, görsel anlatım bakımından en ufak şey vaat etmiyor. Her sahnede yaşanan şey size üç saniye sonra karakterler tarafından söyleniyor ya da anlatılıyor. Eğer bu yapılmıyorsa da görsel anlatım dili bağlamında herkesin anlayabileceği sahne kurguları tercih ediliyor. Bunun bir süper kahraman filmi olması nedeniyle daha fazlasını beklememi bir hata olarak görebilirsiniz. The Fantastic Four: First Steps, her şeyden önce bir aile hikayesi ve ailenin tüm üyelerine gerekli önemi veriyor. Burada vurgulamak istediğim şey, filmin çıkışından itibaren sadece görsel estetiği üzerinden bir kampanya yürütüldü ve başarılı da oldu. Çizgi roman sayfalarından beyaz perdeye fırlamış olan filmin görsel estetiği hiçbir şeye hizmet etmiyor. Doğru ambalajlanmış ortalama bir öğlen yemeği desem abartmış olmam.

    Biraz detaylandırayım. Filmin ilk yarısı beni gerçekten heyecanlandırmayı başardı. Takım içi dinamikler, ikinci yarısına bıraktığı unsurlar ve tam anlamıyla ne yapacaklarını bilmiyor oluşları hoşuma gitti. Galactus gibi bir düşman söz konusu olduğunda, filmin bu belayla nasıl baş edeceği önem kazanıyor. Bu noktada karakterlerin kafasının karışık olmasını anlarım ama filmin yapısı gereği, kafası karışık olanın yazarlar olduğu hissine kapıldım. Bir şekilde Galactus’u bu filme dahil etmek istemişler fakat onu yenmenin yolunu bulamamışlar. Bu nedenle Galactus’un niteliği azaldığı gibi gelecek filmler için bir tehdit olarak ciddiye dahi alınmayacak düzeye gelmiş.

    Bununla ilgili benzer bir eleştiri de Julia Garner‘ın canlandırdığı Silver Surfer’a geliyor. Öncelikle şunu söyleyeyim: Silver Surfer rolündeki Julia Garner, rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Karakter gelişim aşamalarını biraz hızlı bulsam da performansı ve karakterin ilk yarıdaki kullanım şeklini beğendim. Filmin ilk yarısının üzerine kurgulandığı Galactus’la görüşme ve sonrasında, avını bırakmayan bir avcı gibi dörtlümüzü takip etmesine bayıldım.

    Karakterler Arası Dinamik

    Johnny Storm ve Silver Surfer’ın kısa uzay yolculuğu sonrasında, bunun tuhaf bir romantizme dönüşeceğini ve bunu seveceğimi biliyordum. Açıkçası öyle de oldu. Her bir saniyesinden keyif aldığım bu ikili, filmin de farkında olduğu bir şakaya dönüştüğünde de çok eğlendim. Bu mizahi ton, filmin geneline hakim diyebilirim. Bununla birlikte, karakterler arası bu durumun Silver Surfer’ın kadın bir oyuncu tarafından canlandırılmasıyla alakası yok.

    – Spoiler sayılabilecek bölüm

    Size daha önce Galactus ile nasıl mücadele edeceklerini bilmediklerini söylemiştim. Julia Garner‘ın Silver Surfer’i da tam bu noktada devreye giriyor. Kendi gezegenini ve çocuğunu kurtarmak adına Galactus’un elçisi haline gelen Shalla-Bal için annelik üzerinden bir hikaye kuruluyor. Filmin en kritik noktasında bu hikaye, doğrudan Sue Storm’un hikayesiyle paralellik oluşturuyor. Basit, etkisiz ve bana göre pişmemiş bir çözüm yöntemi.

    – Spoiler sayılabilecek bölümün sonu

    The Fantastic Four: First Steps‘le birlikte Pedro Pascal‘dan ne kadar sıkıldığımızı fark ettim. Pedro Pascal beni hala Millie Bobby Brown kadar sıkmıyor fakat yüzü eskimeye başladı. The Last of Us ve Materialists‘le birlikte bu sene üçüncü kez izliyorum kendisini. Üstelik artık rolü için kılık değiştirmeye çabalamıyor bile. Tüm oyuncular rolüne her anlamda bürünmüşken Pedro Pascal… Pedro Pascal işte. Çok karizmatik, izlemekten müthiş keyif alıyorsunuz fakat artık farklı şeyler yaptığını da görmek istiyorum. Karakterin yapısı gereği, ekibin geri kalanından biraz kopuk hissettirmesini doğal karşılıyorum. Reed Richards, öncesini çizgi romanlarda bolca gördüğümüz bir şekilde mantığın duygularından üstün geldiği bir karakter portresi çiziyor. Buradaki ince ahlaki çizgi, filmin ikinci yarısında Sue Storm ile çatışmalarının temelini oluşturuyor.

    Sinema tanrılarından daha fazla Joseph Quinn ve Ebon Moss-Bachrach isterken buldum kendimi. Joseph Quinn‘in canlandırdığı Human Torch, senaryo anlamında olmasa da filmin kalbini oluşturuyor benim gözümde. Sadece güçleriyle değil, karakteriyle de filmin ateşleyicisi ve en tepe noktalarını oluşturuyor bana kalırsa. Açık konuşayım, aksiyon anlamında Human Torch’un çıkardığınızda elinizde pek bir şey kalmıyor.

    Gelişmeler Yok Değil

    Tim Story‘nin 2005 yapımı Fantastic Four‘a kıyasla çok daha iyi bir Ben Grimm de var karşımızda. Michael Chiklis canlandırdığı The Thing, rahatsız edici düzeyde gerçekçi bir taş yığını gibi duruyordu. Karakterin zekası tamamen es geçilmişti. Johnny Storm ile aralarında bitmek bilmeyen bir gerilim vardı. The Fantastic Four: First Steps, bu sorunu çözüyor bana göre. Karakterin kendi ufak hikayelerini de dahil etmişler ve takımın geri kalanına da ekleme gibi durmuyor. Ebon Moss-Bachrach‘in sesi, en başta Richie Jerimovich’i izlediğimi hissettirse de sonradan bu da düzeliyor.

    Filmin görsel efektleri büyük oranda sorun teşkil etmiyor. Johnny Storm ve Silver Surfer’ın güçlerini kullandığı bazı anlar sırıtıyor. Bununla birlikte, Galactus’un şehirde kol gezdiği sahnelerde de bariz şekilde görsel efektler göze batıyor. Reed Richards’ın aksiyon sahnelerinde güçlerini aktif kullanımı da en nihayetinde izlemek istediğim bir şeydi. Kısa fakat daha yaratıcı şeyler görmeyi umuyordum. Kısa olduğu aşikar fakat ne kadar yaratıcı olduğu tartışılır. Bununla birlikte Sue Storm’un güçleri ve nefes kesici uzay sahneleri hakkında eleştirebileceğim hiçbir şey yok. Görsel anlamda tabii ki.

    Ralph Ineson‘un seslendirdiği Galactus, filmin ilk yarısında cosmic horror türünün bir ürünü gibi çıkıyor karşımıza. Dünyaların Yiyicisi, en başta heybetli bir figürden ibaret olmasına rağmen tüylerimi diken diken etmeyi başardı. Çizgi romanlarda, Galactus’un evrendeki yaşama bir kini ya da düşmanlığı olmadığını biliyoruz. Kozmik güce karşı olan açlığının peşinden evreni dolaşan Galactus, Fantastic Four‘u kritik bir karar almaya zorluyor. Bunu beğensem de Galactus, çok hızlı bir şekilde anlayamayacağımız kozmik bir tanrı olmaktan çıkıyor. Çoğu gücü, filmin başını belaya sokmamak adına göz ardı edilmiş, basit bir kaijuya dönüşmüş.

    Gelecek Adına Yeni Bir Dönem Açmıyor

    The Fantastic Four: First Steps‘in, özellikle Thunderbolts* sonrası evrende nereye oturacağını herkes merak ediyordu. Açık konuşmak gerekirse bu film, merak ettiğiniz şeyleri cevaplayan o film değil. Erken yayınlanan incelemelerde bu filmi arşa çıkarıldığını ve MCU’da yeni bir çağ başlattığını okudum. Ben bu yorumlara katılmıyorum. The Fantastic Four: First Steps, iyimser şekilde Guardians of The Galaxy ayarında bir film oldu. Kendi ‘fantastik’ anları olsa da tıpkı Thunderbolts* gibi yükseklerde uçup yere düştü.

    Bu ekibin sonraki macerası Avengers: Doomsday, sadece bir yazıyla orada olacaklarını doğruluyor. Filmin içerisinde bununla ilgili tek ima, after credits sahnelerinden biri fakat onu burada söylemeyeceğim. Benim en başından beri hoşuma gitmeyen bir kararın ucuz bir kullanımını içeren bu after credits‘in salondaki bazı insanları heyecanlandırdığını gördüm. Nostalji sömürüsü işe yaramış demek ki.

    The Fantastic Four: First Steps, MCU adına yeni bir çağı başlatmasa da bu karakterler adına başlatıyor diyebilirim. İlk üç denemeden sonra, nihayet dördüncü filmle birlikte eli yüzü düzgün bir Fantastic Four filmi var elimizde. Fox Entertainment’in yıllar süren gaspı da bununla birlikte sona eriyor ve herkes yuvaya dönüyor. Yıllar önce böyle bir şey hayal bile edilmese de geldiğimiz noktada, bir X-Men filminin kaçınılmaz şekilde geliyor olması fikrine umutla bakıyorum.

    Daha fazla haber ve incelemelerimiz için sitemize ve sosyal medya hesaplarımıza göz atmayı unutmayın!

    The Fantastic Four: First Steps

    6 Ortalama

    The Fantastic Four: First Steps, yeni bir çağ açması beklenirken bunun çok ama çok altında kalıyor. Kendi iyi yaptığı şeyler oldukça güçlü olsa da karakterlerin bazı yanlış kullanımı ve senaryosunun kurbanı oluyor.

    Artıları
    1. Sinematografisi başarılı
    2. Prodüksiyon dizaynı anlamında en iyi işlerden biri
    3. Performansların her biri değerli
    Eksileri
    1. Senaryosu ve çözümleri
    2. Beste çeşitliliğindeki sıkıntı
    3. Filmin ikinci yarısının neredeyse tamamı
    Yorum bırakın
    Bir Yanıt Bırakın Iptal

    Editörün Seçtikleri

    Yeni Hayatta Kalma Oyunu Crosswind

    Xbox Showcase 2025 Tüm Duyurular!

    08/06/2025
    8.5

    RoadCraft İnceleme

    04/06/2025

    Eriksholm: The Stolen Dream Önizleme

    20/05/2025

    Conquest Dark Erken Erişim İncelemesi

    14/05/2025
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • YouTube
    • Twitch
    • Instagram
    Tourens
    • İletişim
    • Ekibimiz
    • Hakkımızda
    © 2025 Tourens. Tüm Hakları Saklıdır.

    Arama kutusunun üzerine ne aramak istediğinizi yazın...